Site İçi Arama

KENT DİNDARLIĞI

İslamiyet hoşgörü ve iyilik telkin ederken, Şeyh Galib’den Taliban’a nasıl geldi? Kaybedilen bu düzlemin sebepleri tam olarak neler? Dindarlık kır ile kent arasında ne gibi değişikliklere uğradı? Halen uğramaya devam ediyor mu? Çağın gerektirdiği gibi bir Müslümanlık yaşamak mümkün mü? Değilse, neden mümkün değil? Bu ve bunun gibi mühim sorulara yanıt arıyor Mehmet Altan. Güncelliğini uzun zaman koruyacağa benziyor dindarlığın boyutları da...Devamı...


 

Akademik Yazılar > BİLGİ TOPLUMU, TÜRKİYE VE YENİ PROJELER

BİLGİ TOPLUMU, TÜRKİYE VE YENİ PROJELER

 

Her ülkenin bir "medyan yaşı" vardır. Ya­ni nüfusu tam ortasından ikiye bölen "ortalama" yaş…

 

Türkiye nüfusunu tam ortasından ikiye bö­len yaş yirmi. Türkiye toplumunun yarısı yir­mi yaşın altında...

Dün, bizim gazetenin birinci sayfasındaki "Süleyman Demirel Projelerine" bakarken, aklıma ilk bu geldi.

Dünyanın "sanayi sonrası toplum" aşama­sına geçtiğinden habersiz projeler İngiltere İmparatorluğu'nun, herhangi bir kolonisinde 19. yüzyılda girişilen kalkınma hamlesinden farksızdı.

* * *

 

Türkiye’de teknoloji konusunda kafa patlatan nadir insanlardan biri olan Mühendis Mustafa Özcan, Tüses Vakfı taratından yayınlanan bir araşrmada şunları yazıyor:

"Teknoloji üretmeyen, transfer edilen tek­nolojileri özümseyemeyen, onun kendi koşullarına adapte edemeyen toplumların, han­gi sosyo-ekonomik ve siyasal tercihleri yapar­larsa yapsınlar geleceğe umutla bakamayacak­ları kesindir. Sınırlar ötesi paylaşılabilecek teknoloji ve araştırma birikimi olan ülkeler, kalkınma yarışında avantajlı duruma geçmek­tedirler. Bu nedenlerle, günümüzde yeni tek­noloji üretimi uluslararası tekellerin rekabet alanı haline gelmiştir."

"Yeni teknolojiler beraberinde daha çok bilgi ve uzmanlaşma gereğini getirdiğinden, bir başka deyimle, bir ürünün bilgi ve enerji içeriği ne kadar yoğunsa teknolojisi o denli yükseleceğinden, giderek, yerinde kazanılan pratik bilginin önemi en az klasik eğitimin önemi kadar artmıştır. Bu ise, "know-how" öğesinin teknolojinin temel belirleyici unsu­ru haline gelmesine neden olmuştur. Böyle­ce toplumlar arası gelişmişlik farklılığını be­lirleyicı temel kriter olarak kişi başına gelir ye­rine giderek "sınai bilgi birikimi" yani top yekün teknolojik düzey kullanılmaya başlanmıştır."

"2000'li yıllara girerken endüstriyel sektör­lerdeki teknolojik gelişmeler üretim sürecini evrensel boyutlarda etkilemekte, sonuç ola­rak bir yandan 20. yüzyılın üretim yapısına yön vermiş olan temel sektörlerde teknoloji­ler "olgunlaşma" süreçlerini tamamlarken, diğerlerinde verimliliği daha artırıcı ve geliş­meyi hızlandırıcı  "yenilikler" gündeme gel­mektedir."

 

* * *

 

 

Teknolojilerin hangi süreçte olduklarını "araştırma-geliştirme" harcamalarını incele­yerek saptıyoruz. Eğer sözkonusu edilen tek­nolojilerdeki "araştırma ve geliştirme" har­camaları ekonomik büyümenin altında ise on­lara "ömrünü tamamlamış sanayiler" diyo­ruz. Eğer araştırma ve geliştirme harcama­ları, ekonomik büyüme kadar ise, o sanayi­Iere "ömrünü tamamlamaya geçiş aşamasın­da", eğer yapılan harcama ekonomik büyü­meden fazla ise, o endüstri dallarına da "ye­nilikçi sanayiler" adı veriliyor.

Maalesef Türkiye'deki sanayi dalları ya "ömrünü tamamlamış" ya da "ömrünü tamam­lamaya geçiş aşamasında .."

Yeryüzünün "bilgi çağı" niteliğini belirle­yen sanayiler şöyle:

Yeni enerji, mikroelektronik, biyotekno­loji, uzay teknolojisi, robotik, foto aktif mal­zemeler, telekomünikasyon, kompojit mal­zemeler, elektronik seramikler, mühendis­lik plastikleri, optik elyaflar, süper iletken malzemeler, füzyon enerjisi, membran tek­nolojisi.

2000'Ii yılları, bu sektörler belirliyor. Bu sek­törler sayesinde, kol gücüne ihtiyaç azalır­ken, üretim hem artıyor, hem kalite kaza­nıyor, hem de maliyet açısından ucuzluyor.

* * *

Bilgi vermek için, ”ömrünü tamamlayan” ve "ömrünü tamamlayacak geçiş aşamasında" olan sektörleri de kısaca hatır­latalım.

Bu sektörleri hatırlatmak, Türkiye'nin sa­nayi haritasını hatırlamak için de faydalı.

"Ömrünü tamamlayan" sektörler şunlar:

"Metal madenciliği, kömür madenciliği, petrol ve gaz istihracı, ormana dayalı sana­yiler, metal sanayileri, anorganik kimya sa­nayileri, kauçuk sanayii, tarıma dayalı sana­yiler, silikat sanayileri, tarım, tekstil ve iş makinaları, takım tezgahları imalat sanayileri.”

 

”Ömrünü tamamlama aşamasında” olan­lar da şunlar:

"Petrokimya, elektronik, elektroteknik, oto­motiv, ince kimyasal madde, ölçü kontrol donanımı, ince mekanik, petrol arıtımı, plastik ürünleri, ambalaj makina sanayii, ilaç, tıbbi donanım sanayii, uçak, gemi, lokomotif, bil­gisayar, dayanıklı tüketim malları, deterjan­lar ve müstahzarları, ambalaj malzemeleri sa­nayii, sentetik iplik."

Biz, yirmi yaş civanda otuz milyon insa­nı olan koca bir ülkeyi, "sanayi sonrası toplum" veya "bilgi çağı" gibi çağdaş dün­yanın fiilen yaşamakta olduğu bir dönemden kopuk olarak "şeker fabrikaları" kurarak avutmak istiyoruz,

Halbuki, şeker fabrikaları 1930'lu lların yürek hoplatan armağanlarıydı.

Bu anlayış, kendisini "araştırma ve geliştirme" harcamalarına ayırdığımız payda da belli ediyor, kültürde de...

Türkiye, gayri safi milli hasılasından "araş­tırma ve geliştirme" harcamalarına ayırdığı­mız payda da belli ediyor, külrde de...

Türkiye, gayri safi milli hasılasından "araş­tırma ve geliştirme" araştırmalarına sadece binde 3 ayırıyor…

Kültürün bütçedeki payı ise binde 6...

 * * *

Şu anda yaşanan “bilgi devrimi”, 1750 sanayi devriminden de, 1789 Fransız İhtilali'­nden de daha keskin izler bırakacak,

Aynı zaman diliminde yaşadığımız bu gö­remli insanlık serüveninden böylesine biha­ber olmak, anlaşılır gibi değil...

"Bilgi çağında" böylesine bir iletişimsizlik...

* * *

Yaşanmakta olan devrimi yüreğinde his­setmeyen taşralı politikacılar, yarısı yirmi ya­şından küçük olan nüfusu, 2000'Ii yıllara ta­şıyamaz.

Yeni çağın sektörleri belli: Mikroelektro­nik, biyoteknoloji, kompozit malzemeler, elektronik seramikler, optek elyaflar...

Bunları üretmek, transfer edip özümsemek, kendi koşullarımıza adapte etmek aşkı siyaset kurumunu ve toplumu sarsmadıkça, Tür­kiye'de genç insanlarını gözardı etmiş sayılır.

Çünkü, bugün yönetimdeki siyasiler iki binli yıllarda seksenine merdiven dayarken, ülkenin yarı nüfusu otuz bile olmayacak, Ve, o insanların refah içinde yaşamasına şeker fabrikaları yetmeyecek.

Türk Henkel Dergisi, Nisan 1993

Konu ile ilgili sayfalar...
SERBEST PİYASA KENDİNİ SİYASETÇİLERE DAYATIYOR…...
TARIM POLİTİKALARINDA DEVRİM...
YENİ DÜNYA DÜZENİ ...
TÜRKİYE’ DE KAYNAK DENİZİ KURUDU...
YENİ DÜNYA DÜZENİ...
EKONOMİ VE DIŞ POLİTİKA...
BİNDE ÜÇ…...
BİR YOL AYRIMI: PETROL YA DA ATOM…...
Bütün başlıklar için tıklayınız

E-posta : info@mehmetaltan.com

VB#Turk Yazılım ve Bilgisayar desteği ile sizlere ulaşmaktadır.